“Slow Food” nedir?

“Slow Food”, “fast food”, hızlı yaşam ve yerel yemek geleneklerinin kaybolmasına karşı bir tepki ve bilinçlendirme hareketi olarak 1989 yılında kar amacı gütmeyen bir hareket olarak Italya’da, Carlo Petrini tarafından başlatılmış. Bugün tüm dünyada 850 yerel convivium ile yaklaşık 80,000 üyesi bulunuyor.

Özellikle aşağıdaki sorular “Slow Food” hareketinde önem taşıyor:

  • Yemeğimiz nereden geliyor; ürünler hangi tohumlarla yetişiyor?
  • Yemeğimizin tadını oluşturan etmenler nedir?
  • Yemek seçimlerimiz kültürümüzü nasıl etkiler?

Slow Food, görülen yemek kısmı dışında, aslında bir insan hakları hareketi. Petrini, sadece doymak değil, lezzet almanın da bir insan hakkı olduğunu belirtiyor. Son yayınlanan “İyi, Temiz ve Adil” adlı kitabında yiyeceklerin bu üç karaktere birden sahip olmasının kültürel ve etik unsurları tartışılıyor.Carlo Petrini ve ekibi, dünyamız için endişe duyan ancak umudunu yitirmeyenlerle tanışıyor, fikirlerini aktarıyor ve sürdürüyor yolculuğunu...

27 Şubat 2005 Pazar

Kızarmış Patates Deyip Geçmeyin

(World Watch dergisi - 2005 Ocak/Şubat sayısı / Hayrettin Karaca tarafından dilimize çevrilmiş ve yorumlanmıştır.)


Patates hammadde olarak mono-kültür çiftliklerde ve tek tip ürün olarak yetiştiriliyor. Patatesi kızartmak için kullanılan yağ ise, büyük çoğunlukla soya fasulyesinden elde ediliyor. Amerika'nın orta batısında bulunan altı eyalet, ülkenin toplam pişirme yağının yüzde 80'ini tüketiyor. Bu tüketimin büyük çoğunluğu ise kızartma yağı olarak kullanılıyor. Kızartma için mısır ve pamuk tohumu yağı da kullanılıyor. Önceleri kızartmalarında katı yağ kullanan Mc Donald's da, giderek artan sağlık sorunları üzerine Yeni Zelanda hariç, bitkisel bazlı sıvı yağlara dönüşüm yaptı.


Patatesleri daha çıtır yapması için kullanılan yağ hidrojenize edildiğinden, kızartmaların yağ içeriği artmış ve bu da kalp rahatsızlıklarını tetiklemiştir. Sıvı yağları daha katı hale getiren hidrojenize etme prosesi, ilk olarak Procter and Gamble firması tarafından pamuk tohumu yağından mum elde etmek için geliştirilmiş bir prosestir. Ancak ortaya çıkan ürün domuz yağına benzediğinden, firma bunu Crisco markası ile gıda sektöründe kızartma yağı olarak satmaya başlar. Yıllarca, ekseri kızarmış gıdalarla beslenmiş kimselerin damarlarında oluşmakta olan tortunun içeriğinin bir nevi çıra yağı türevi bir madde olduğunu düşünmek bile insanı sarsıyor.


Bugün en büyük kızarmış patates imalatçısı Mc Chain isimli bir Kanada firmasıdır. Bu firma saniyede 125 kilogram patates kızartmaktadır. Bu kızartma patatesler fast-food dediğimiz ve daha çok gençlerin rağbet ettiği restaurant zincirlerine satılmaktadır. Yenmeden önce bir kez daha kızartılıp, tuzlanan bu patateslerin satışında süper veya king size gibi alternatifler de sunulmaktadır. Sıkça tüketildiği takdirde kişinin en azından beden olarak king size'a ulaşacağı aşikar.


Amerika'da patatesin yüzde 25'inden fazlası kızartma olarak tüketiliyor. Kızarmış patates McDonalds'larda en çok satılan ürün. Burger King'te ise yüzde 90 oranında sipariş ediliyor. Genellikle gençler arasında sıkça tüketilen patates kızartması, gelecekte sağlık istatistikleri açısından iyi sinyaller vermiyor. Yeni Zelanda da 15 ile 24 yaş arası erkeklerin yüzde 75'i ağrılıklı olarak kızarmış patates tüketirken, 65 yaşını geçmiş erkeklerin sadece yüzde 24'ü tüketici.


Ev ve restaurantlardan çöpe dökülen yağlar gittikçe daha çok sorun olmakta. Boru ve drenajları tıkamakla kalmıyor ana alterlerin de tıkanmasına sebep oluyor. Londra'da kanalizasyon tıkanıklıklarının yüzde 50 sebebi atık yağlar. 2001'de Birleşik Devletler Çevre Koruma Bürosu, son beş yılda 2000'den fazla kanalizasyon taşma vakası yaşandığı için Los Angeles şehrine karşı dava açtı. Taşma olaylarının yüzde 40'ı fast-food zincir restaurantlarının kanalizasyon sistemine boşalttığı kızartma yağı atıklarından kaynaklanmakta.


Atık problemini azaltmada bir kısa dönem stratejisi de, barındırdığı yüksek kalori içeriğine dayanarak, bu yağları geri dönüştürüp, enerji kaynağı olarak kullanmak var. Birkaç küçük firma bu yağları restaurantlardan toplayıp, araba yakıtına dönüştürmeye başladı. Aslında bu konsept yeni değil. 1900'lerde yapılan ilk dizel motor yakıt olarak fıstık yağı kullanmıştı. Uzun vadede yapılacakların ilk başında ise, kızartma tüketimini azaltarak, atık yağ düzeyini makul oranlara çekmek olacaktır.


Yoğun olarak kızarmış patates tüketimi, yaygın obezite, kolestrol artışı, kroner yetmezliği ve damar tıkanıklığı hastalıkları ile ilişkilendirilmiştir. McDonalds' bu gerçekler sonucu, kızartmalarda kullandığı yağ kalitesini değiştirerek, doygunluk oranı daha düşük olan yağları tercih etmiştir. Ancak sağlık uzmanları, kullanılmakta olan bu yağların kalori oranlarının yine de değişmediğine dikkat çekmektedirler. Uzmanlar, sağlık açısından kızarmış patatesin zararının yağ içeriğinden kaynaklandığını, aksi takdirde haşlama veya fırında pişen patatesin ise, beslenme açısından bilakis değerli bir gıda olduğunu vurguluyorlar.

Yukarıda aktardığım yazı World Watch dergisinin 2005 Ocak/Şubat sayısından alıntıdır. Ancak bir kızarmış patatesin bile yeme alışkanlığımızdaki yeri, toplum sağlığı, yaşamı ve geleceği açısından ne denli etkili olduğunu vurgulaması bakımından ilginçtir.